Türkiye’de kişi başına sağlık harcamasının gayri safi yurt içi hasılaya oranı OECD ülkeleri ortalamasının yüzde 51’i kadarken; her 1000 kişiye düşen doktor sayısının OECD ülkeleri ortalamasının yüzde 62’si, her 1000 kişiye düne hastane yatağı sayısının OECD ülkeleri ortalamasının yüzde 74’ü, her 1000 kişiye düşen hemşire sayısının OECD ülkeleri ortalamasının yüzde 32’si kadar olduğu görülmektedir.
OECD'nin Sağlığa Bakış 2025 Raporu'nda hastanecilik hizmetleri açısından fikir veren son 30 gün içinde akut miyokard enfeksiyonu ya da inme geçiren kişilerdeki ölüm hızı açısından ise Türkiye verisinin (100.000’de 7) OECD ülkeleri ortalamasına (100.000’de 7.7) yakın olduğu görülüyor. Bir başka deyişle Türkiye'deki yataklı tedavi kurumları, hemşire sayısındaki ciddi eksiliğe rağmen belirli standartlarda sağlık hizmeti sunmayı sağlayabilmişler. Bunun özellikle asistan hekimler olmak üzere uzman hekimlerde tükenmeye yol açan yoğun çalışma koşulları ile sağlanabildiğini düşünebiliriz.
Birinci basamak sağlık hizmetleri açısından ise Türkiye'nin durum farklı. Koruyucu sağlık hizmetlerinin etkinliğini değerlendirmek üzere hesaplanan son 2 yıl içinde meme taraması yapılan kadınların 50-69 yaş arası kadın nüfusa oranının Türkiye’de yüzde 37.4 (OECD ülkeleri ortalaması yüzde 55.5) olduğu görülüyor. Bu veriden hareketle Türkiye'de birinci basamaktaki hemşire sayısındaki eksiklik telafi edilememiş diye düşünebiliriz.
