9 Aralık 2025 Salı

Türkiye’de birinci basamak sağlık hizmetleri etkin değil; amacına ulaşıp, ulaşmadığı belirsiz

OECD’nin Sağlığa Bakış 2025 raporunda birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkinliğini değerlendirmek üzere ülkeler arası karşılaştırılabilir bir veri olarak kaçınılabilir hastane başvurusu verisine yer veriliyor. 


Kaçınılabilir hastane başvurusu her 100.000 kişi için birinci basamak sağlık hizmetleri aracılığı ile sağlanabilecek bir hizmet için hastaneye başvuran kişi sayısı olarak hesaplanıyor. Kaçınılabilir hastane başvurusu hızının OECD ülkeleri ortalaması 100.000’de 473 iken bu verinin Türkiye’deki durumu Rapor’da yer almıyor. OECD’nin Raporu’nda kaçınılabilir hastane başvuru hızının Türkiye’deki durumu açısından veri yok/ulaşılabilir değil ( N/A) bilgisinin yer aldığı görülüyor.  

 


Koruyucu sağlık hizmetlerinin etkinliğini değerlendirmek üzere hesaplanan son 2 yıl içinde meme taraması yapılan kadınların 50-69 yaş arası kadın nüfusa oranının ise Türkiye’de yüzde 37.4 (OECD ülkeleri ortalaması yüzde 55.5) olduğu görülüyor. Sağlık hizmetlerinin niteliğini değerlendirmek üzere hesaplanan diğer değişkenlerden nüfus başına tanımlanmış antibiyotik kullanımı açısından Türkiye’nin verisinin (1000’de 12.1) OECD ülkeleri ortalamasına (1000’de 15.6) benzer olduğu görülüyor. 

Hastanecilik hizmetleri açısından fikir veren son 30 gün içinde akut miyokard enfeksiyonu ya da inme geçiren kişilerdeki ölüm hızı açısından ise Türkiye verisinin (100.000’de 7) OECD ülkeleri ortalamasına (100.000’de 7.7) yakın olduğu görülüyor. Görece düşük kişi başına sağlık harcaması yapılmasına karşın son 30 gün içinde akut miyokard enfeksiyonu ya da inme geçiren kişilerdeki ölüm hızının OECD ülkeleri ortalamasına yakın olması Türkiye’de ikinci basamak sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde sunulabildiğine işaret ediyor. 


Kişi başına sağlık harcaması ile doğuşta yaşam beklentisi arasındaki korelasyon açısından ele alındığında Türkiye’nin kişi başına sağlık harcaması ve doğuşta yaşam beklentisinin her ikisinin de düşük olduğu OECD ülkeleri arasında yer aldığı görülüyor.  

OECD Sağlığı Bakış Raporu’nda belirtilen kişi başı sağlık harcamasındaki artışın doğuşta yaşam beklentisini arttıracağı şeklindeki bir hipotezin tartışmalı olduğunu belirtmemiz gerekir. Çünkü kişi başına sağlık harcamasının yüksek olduğu ülkelerde sağlığı destekleyen sosyal değişkenler açısında da daha fazla olanak bulunuyor olabilir ve sağlık harcaması ile doğuştan yaşam beklentisi arasındaki ilişki bu nedenle tesadüfi olabilir. Rapor’da buna işaret eden bir veri olarak bazı ülkelerde kişi başına sağlık harcaması düşüklüğünün, doğuşta yaşam beklentisi yüksekliğine eşlik edebildiği belirtiliyor. Rapor’daki verilerden düşük sağlık harcaması ile birlikte yüksek doğuşta yaşam beklentisine sahip ülkelerin Kore, İspanya, İtalya, İsrail, Portekiz, Şili, Yunanistan, Japonya ve Slovenya olduğu görülüyor. 

Türkiye’nin kendisi ile benzer sosyal koşullara sahip olan ve kişi başı sağlık harcaması düşük olan Yunanistan, Portekiz, İspanya, İtalya, Şili ve Slovenya ile karşılaştırıldığında doğuşta yaşam beklentisinin düşük olmasına katıda bulunan etkenlerden birinin (belirleyen değil), Türkiye’de birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkin şekilde sunulamaması olduğu düşünülebilir.

Anahtar sözcükler

koronavirüs (34) çevre kirliliği (30) Kovid-19 (29) hava kirliliği (22) kanser (22) pandemi (21) iş sağlığı (16) bulaşıcı hastalıklar (13) beslenme (12) pestisid (12) salgın (11) kalp hastalıkları (10) çevrecilik (10) egzersiz (9) içme suyu (9) işe bağlı sağlık sorunu (8) bağımlılık (7) cinsel yolla bulaşan hastalık (7) diyabet (7) iş kazası (7) kalp krizi (7) koronavirus (7) obezite (7) çocuk sağlığı (7) aile planlaması (6) aşı (6) birinci basamak sağlık (6) işçi sağlığı (6) yoksulluk (6) grip (5) gıda güvenliği (5) işsizlik (5) kısırlık (5) stres (5) ölüm (5) akciğer kanseri (4) astım (4) ekonomik durgunluk (4) iş güvenliği (4) otizm (4) rahim kanseri (4) sağlık finansmanı (4) vitamin (4) zihinsel işlev (4) Bisfenol A (3) Kuş gribi (3) allerji (3) antibiyotik (3) antidepresan (3) asbest (3) besin zehirlenmesi (3) depresyon (3) doğurganlık (3) erken ölüm (3) gebelik (3) iklim değişikliği (3) iş gerilimi (3) kollesterol (3) korunma (3) kızamık (3) meme kanseri (3) sağlık (3) tedavi (3) verem (3) yaşam süresi (3) ABD (2) HPV (2) KOAH (2) MERS (2) Suriye (2) akciğer hastalıkları (2) arsenik (2) ağrı kesici (2) cinsel ilişki (2) cinsellik (2) doğum riski (2) endokrin bozucular (2) eşitsizlik (2) finansal kriz (2) genç (2) gonore (2) hastalık (2) ilaç direnci (2) inme (2) kent (2) kent sağlığı (2) kondom (2) koruyucu sağlık (2) kronik hastalıklar (2) madde bağımlılığı (2) migren (2) nükleer santral (2) okul (2) prostat kanseri (2) romatizma (2) sıtma (2) tarama (2) zoonoz (2) çocuk felci (2) üreme sağlığı (2) şeker hastalığı (2) GDO (1) H7N7 (1) H7N9 (1) SARS (1) akrilamid (1) alkol (1) ambalajlı su (1) aşı karşıtlığı (1) baharat (1) bel soğukluğu (1) benzen (1) beyaz et (1) biber gazı (1) boğmaca salgını (1) cezaevi (1) damar sertliği (1) difteri (1) doğum defekti (1) düşük doğum ağırlığı (1) egzema (1) endometriosiz (1) endometrium (1) enfeksiyon (1) erken doğum (1) erken püberte (1) eroin (1) evde doğum (1) gastroşisiz (1) gelir düzeyi (1) genetik hastalıklar (1) hafıza (1) halı (1) hastane (1) hipotiroidizm (1) ilaç (1) ishal (1) istismar (1) iç ortam kirliliği (1) kabakulak (1) kadın sağlığı (1) kadın ölümlülüğü (1) kahvaltı (1) kahve (1) kan kanseri (1) kellik (1) kentsel dönüşüm (1) klamidya (1) kortikosteroid (1) kuduz (1) kuru göz (1) kuru temizlemeci (1) lenfoma (1) maden (1) meme gelişimi (1) mezotelyoma (1) modern yaşam (1) nanoteknoloji (1) neoliberalizm (1) nörolojik hastalıklar (1) parkinson (1) perflorin (1) psikososyal stres (1) psoriasiz (1) ruhsal sorun (1) salmonella (1) sağlık çalışanları (1) sigara (1) silikosiz (1) tek sağlık (1) vaka tanımı (1) yaşlı (1) yaşlı sağlığı (1) özelleştirme (1)